 Download MP3
Download MP3|  | |
|    Elbetteki bu sorunun yanıtı, “Hayır”dır. Her insan, böyle bir düşmandan haberdar olur olmaz, bu konuya büyük bir dikkat verir. Düşmanından gelecek muhtemel zararı önleyecek tedbirleri almadan ve tehlikeyi etkisiz hale getirmeden, bu konuyu hiçbir şekilde aklından çıkarmaz. Ancak insanın, kendisine büyük düşmanlık besleyen insanlardan çok daha tehlikeli ve gözü dönmüş bir düşmanı daha vardır. Bu düşman, ‘şeytan’dır. Ve insanın, dünyadaki gelmiş geçmiş en büyük ve en kararlı düşmanıdır. İnsanlardan oluşan yüzlerce düşmanla dahi kıyaslanamayacak kadar tehlikeli bir varlıktır. Öyleyse insanın, herhangi bir düşmanına karşı dahi tedbir alırken, şeytanın düşmanlığına karşı ilgisiz ve umursuz bir tavır içerisinde olması elbetteki çok büyük bir hata olacaktır.   Çünkü  şeytanın insan için hedeflediği bir ‘son’ vardır. Bu son, kişinin  ‘sonsuz cehenneme girmesi’dir. İşte şeytanın, bu sonucu elde edene kadar  insanın peşini bırakması mümkün değildir. Bu, Allah'ın Kuran'da  bildirdiği kesin bir adetullahtır: Ey insanlar, yeryüzünde olan şeyleri helal ve temiz olarak yiyin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Gerçekte o, sizin için apaçık bir düşmandır. (Bakara Suresi, 168)       Allah Kuran'da, ‘insanı düşman edinen’ şeytana karşılık, insana da ‘şeytanı düşman edinmesini’ bildirmiştir. O halde insanın Allah'ın bu emrine uyarak, -Allah rızası için- şeytanı etkisiz hale getirmeyi kendisi için öncelikli bir hedef haline getirmesi gerekir. Şeytan, insan için büyük bir düşmandır. Ancak Allah, insanın şeytanın şerrinden kurtulmasını da çok kolay kılmıştır. Bunun için Kuran'da insana yol gösterecek birçok sır bildirilmiştir. Bu sırlardan bir kısmı şöyledir: 
 
 
   İnsanın,  sadece Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu sırları bilmesi dahi, -Allah'ın  izniyle- en büyük düşmanı olan şeytanı hızla ve kesin olarak etkisiz  hale getirmesi için yeterlidir. - İnsan eğer Allah'tan başka bir güç olmadığını; şeytanın da, insanların da güçsüz olduğunu unutmadan yaşarsa, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmazsa, şeytan ona her nereden yaklaşırsa yaklaşsın hiçbir sonuç alamayacak, kişiye hiçbir zarar veremeyecektir. - İnsan eğer, -her ne şartlar altında olursa olsun- Allah'a tevekkülde kararlı olursa; Allah'ın herşeyi bir kader üzerine, hayır ve hikmetlerle yarattığını ve insanların ancak Allah'ın kaderde dilediği şekilde hareket edebildiklerini unutmazsa, şeytan ona hiçbir şekilde etki edemeyecektir. - İnsan eğer, şeytandan bir vesvese geldiğinde, Allah'a sığınır ve Kuran ayetleriyle düşünürse, -Allah'ın izniyle- o vesvese ortadan kalkacak ve şeytan o kişiye hiçbir şekilde etki edemeyecektir. - İnsan eğer, şeytanın hiçbir gücü olmayan, -yalnızca Allah'ın emrini yerine getiren- çok aciz bir varlık olduğunu unutmazsa, şeytanı müstakil bir güç olarak görmezse ve Allah'tan yana tavır koyarsa, şeytan o kişiye karşı tüm gücünü kaybedecektir. - İnsan eğer, şeytanın hileli düzenlerini, ters-yüz ettiği gerçekleri, söylediği yalanları, oynadığı oyunları, verdiği vesveseleri Kuran ayetleriyle değerlendirirse, bunların tamamının çok çürük ve zayıf tuzaklar olduğunu hemen görecek ve şeytan ona yine hiçbir şekilde etki edemeyecektir. İşte insan şeytana karşı bu imani şuur ile hareket ettiğinde, Allah'ın izniyle, hayatının sonuna kadar, şeytanın aleyhteki çabaları sonuçsuz kalacaktır.   İnsanın  şeytana olan bakış açısı, asla bu gerçeklerin dışında bir mantık  içermemelidir. Mümin asla şeytanı güçlü görmemeli, onu etkisiz hale  getirmeyi zor sanmamalıdır. Allah'ın şeytanı, ancak inkar edenler için  bir saptırıcı olarak yarattığını; ‘Allah'ı seven, Allah'ın  beğendiği ahlakı yaşayan gerçek müminler üzerinde ise şeytanın hiçbir  gücü olmadığını’ asla unutmamalıdır. Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. (Nahl Suresi, 99) | |
 










 Bir  insana, “Bir yerlerde sana çok büyük düşmanlık besleyen biri var. Sana,  olabilecek en büyük zararı verebilmek için yapmayacağı şey yok. Her  türlü hile, yalan, oyun ve sahtekarlıkta usta biri. Ve sana istediği  zararı verene kadar da peşini bırakmayacak” dense, tepkisi nasıl olur? Sadece,  “Tamam” deyip konuyla ilgilenmemesi ve o düşmanına karşı hiçbir tedbir  almadan hayatına devam etmesi söz konusu olur mu?
Bir  insana, “Bir yerlerde sana çok büyük düşmanlık besleyen biri var. Sana,  olabilecek en büyük zararı verebilmek için yapmayacağı şey yok. Her  türlü hile, yalan, oyun ve sahtekarlıkta usta biri. Ve sana istediği  zararı verene kadar da peşini bırakmayacak” dense, tepkisi nasıl olur? Sadece,  “Tamam” deyip konuyla ilgilenmemesi ve o düşmanına karşı hiçbir tedbir  almadan hayatına devam etmesi söz konusu olur mu? 
 
 Bazı  insanlar, fıtrat olarak ya da çocukluk yıllarından gelen yetiştiriliş  tarzından dolayı çok daha pozitif bir ahlaka sahiptirler. Bazı insanlar  da, bu kimselerin tam tersine, aynı sebepler doğrultusunda daha yırtıcı,  daha sert ya da daha negatif özellikler içeren bir kişilik yapısı  gösterirler.
Bazı  insanlar, fıtrat olarak ya da çocukluk yıllarından gelen yetiştiriliş  tarzından dolayı çok daha pozitif bir ahlaka sahiptirler. Bazı insanlar  da, bu kimselerin tam tersine, aynı sebepler doğrultusunda daha yırtıcı,  daha sert ya da daha negatif özellikler içeren bir kişilik yapısı  gösterirler. Ve  samimi iman eden bir insan için bu süreç hayatının son anına kadar  aralıksız bir çabayla devam edecektir. Mümin, Allah'ın kendisine  lütfettiği ömrünün her gününü, her saatini ve her anını, sürekli olarak  “Nasıl daha iyi olabilirim?” diye düşünerek, Allah'a sığınıp çok daha  iyisini elde etmeye çalışarak geçirmelidir. Allah'a karşı olan  sevgisini, samimiyetini, candanlığını, Allah'a kulluk etmedeki aşkını,  şevkini, iradesini sürekli olarak daha da artırmanın yollarını aramalı,  en mükemmele ulaştığına inansa bile asla kendisini yeterli görmemelidir.
Ve  samimi iman eden bir insan için bu süreç hayatının son anına kadar  aralıksız bir çabayla devam edecektir. Mümin, Allah'ın kendisine  lütfettiği ömrünün her gününü, her saatini ve her anını, sürekli olarak  “Nasıl daha iyi olabilirim?” diye düşünerek, Allah'a sığınıp çok daha  iyisini elde etmeye çalışarak geçirmelidir. Allah'a karşı olan  sevgisini, samimiyetini, candanlığını, Allah'a kulluk etmedeki aşkını,  şevkini, iradesini sürekli olarak daha da artırmanın yollarını aramalı,  en mükemmele ulaştığına inansa bile asla kendisini yeterli görmemelidir. İnsanlar arasında yaygın olan özelliklerden biri de ‘gereksiz yere uzatılan ve hikmetsiz olarak yapılan konuşmalar’dır.
İnsanlar arasında yaygın olan özelliklerden biri de ‘gereksiz yere uzatılan ve hikmetsiz olarak yapılan konuşmalar’dır. Bu  nedenle Müslümanların da, hem kendileri, hem de diğer mümin kardeşleri  açısından, konuları gereksiz yere uzatmamaları, hikmetsiz ve amaçsız  tekrarlarla vakit kaybetmemeleri, boş sözlere dalmamaları son derece  önemlidir. Her konuyu olabilecek en kısa, en özlü ve en akılcı  şekilde halledip geçmek, önemli bir akıl alametidir. İşte mümin de bu  yüksek akla ve vicdana sahip olan insandır.
Bu  nedenle Müslümanların da, hem kendileri, hem de diğer mümin kardeşleri  açısından, konuları gereksiz yere uzatmamaları, hikmetsiz ve amaçsız  tekrarlarla vakit kaybetmemeleri, boş sözlere dalmamaları son derece  önemlidir. Her konuyu olabilecek en kısa, en özlü ve en akılcı  şekilde halledip geçmek, önemli bir akıl alametidir. İşte mümin de bu  yüksek akla ve vicdana sahip olan insandır.







 sorumludur.  Dolayısıyla kişinin, bir yönden bir güzellik yapayım derken, bu sırada  diğer pek çok güzel ahlak özelliğinden soyutlanması elbetteki hatalı bir  tavırdır. Mümin bilgisayar başında olduğunda da, hayatının her  anında olduğu gibi, çevresinden kopmadan, beraberindeki insanlara karşı  olabilecek en duyarlı ve en güzel ahlakı gösterebilmelidir.
sorumludur.  Dolayısıyla kişinin, bir yönden bir güzellik yapayım derken, bu sırada  diğer pek çok güzel ahlak özelliğinden soyutlanması elbetteki hatalı bir  tavırdır. Mümin bilgisayar başında olduğunda da, hayatının her  anında olduğu gibi, çevresinden kopmadan, beraberindeki insanlara karşı  olabilecek en duyarlı ve en güzel ahlakı gösterebilmelidir.